Publicado en Turkey - Entretenimiento y Ocio - 26 Apr 2016 18:14 - 6
Şamanizm, doğada bulunan çeşitli olguların gücünden faydalanarak bazı yöntemlerin ve ritüellerin uygulanmasına dayalı bir inanç sistemidir. Bir sorunu, doğada var olan soyut güçlerin yardımıyla çözmeye çalışmaktır, evrensel bütünlüğün kendi parçalarını kendi yöntemleriyle tamir etmesidir. Bu çözümü sağlamak için kullanılan ruhsal güçlerin aracısı da Türkçe adıyla KAM(şaman)’ lardır.
Bu sistemde önemli olan üç öğe; Doğa, Ruh ve İnsan’dır.
Şamanizm eski Asya dini diye tanımlansa da aslında bir din değil, yaşam biçimidir. Adının nerden doğduğu kesin olarak bilinmez ve üç ayrı iddia vardır bu konuda;
*Hindistanda Pali dilinde “ruhlardan esinlenen kişi” anlamına gelen "samana"dan,
* Sanskritçe’de “budacı rahip” anlamına gelen samanadan,
* Mançu dilinde “oynayan zıplayan, bir iş görürken sürekli olarak hareket eden” anlamındaki samandan türemiştir.
Bir tür epilepsi krizi diye bugünkü tıp tarafından tanımlanan bir kendinden geçme hali sırasında göklere yükselmek, bedeninden ayrılmak gibi translar gerçekleştiren Şamanların, bilinmeyen alemlerde dolaştığı, ve farklı varlıklarla iletişim kurdukları, dünyanın öbür ucunda bile olsa yardımcı ruhları çağırabildikleri söylenir. Bu çağrı sırasında özellikle davul ve tef kullanırlar. Modern bilimde ruhsal hastalıklar sınıfında tanımlanan bu haller eski Asya’da tam tersi bir üstünlük, farklılık ve güç temsil ederdi. Eski Asya’da şamanlar duygulu ve farklı bireylerinden seçilmekteydi. Bu kişiler trans durumuna geçebilme yeteneğine sahiptiler. Çocukluk sırasında gösterdiği bazı belirtilerden bir kimsenin Şaman olup olamayacağı anlaşılmaktaydı. Şaman, ayin sırasında kasılıp titrer, göğsü daralır ve birtakım sesler çıkartarak ağlamaya başlar. Sonra hareket etmeye başlar ve taşkın hareketler yapar. Ağzından köpükler saçarak yere yıkılır.
Bu durumu inananlar tarafından Şaman'ın bu dünyadan koparak öbür dünyaya, yani ruhlar âlemine geçtiği şeklinde algılanır. Nöbet geçtiğinde ayağa kalkar ve davulunu belli bir ritimle çalmaya başlar. Kriz bitiminde beyin gücü en üst düzeydedir ve kişi olağanüstü dingin bir durumdadır. Şaman ayıldığı zaman öteki dünyadan haberler verir. (trans halinde beyin dalgalarının değiştiğini, dünyanın frekansını yakalayarak sezgisel bilincinin arttığını, artık bilimsel kanıtlarla biliyoruz)
9. ve 10. y.y.'da Türkistan’daki dedeler, babalar, atalar; tıpkı şaman dedeler gibi nasihatler menkıbeler, meseller anlatan, halk üzerinde sevgi ve saygıdan kaynaklanan etkileri olan bilge kimselerdi. Daha sonra bu dedeler, babalar uzun yolculuklarla Anadolu’ya ulaştılar. Bunlar Anadolu’da, dede, baba, abdal ve gazi gibi adlarla dergahlar açtılar. Mevlânâ’lar, Hacı Bektaş Velî’ler, Ahî Evran Velî’ler, Abdal Musa’lar, Sarı Saltık’lar, Taptuk Emre’ler, Yûnus Emre’ler bu bilge ırmağın Anadolu’daki kollarıdır.
Şamanizm, doğada bulunan çeşitli olguların gücünden faydalanarak bazı yöntemlerin ve ritüellerin uygulanmasına dayalı bir inanç sistemidir. Bir sorunu, doğada var olan soyut güçlerin yardımıyla çözmeye çalışmaktır, evrensel bütünlüğün kendi parçalarını kendi yöntemleriyle tamir etmesidir. Bu çözümü sağlamak için kullanılan ruhsal güçlerin aracısı da Türkçe adıyla KAM(şaman)’ lardır.
Bu sistemde önemli olan üç öğe; Doğa, Ruh ve İnsan’dır.
Şamanizm eski Asya dini diye tanımlansa da aslında bir din değil, yaşam biçimidir. Adının nerden doğduğu kesin olarak bilinmez ve üç ayrı iddia vardır bu konuda;
*Hindistanda Pali dilinde “ruhlardan esinlenen kişi” anlamına gelen "samana"dan,
* Sanskritçe’de “budacı rahip” anlamına gelen samanadan,
* Mançu dilinde “oynayan zıplayan, bir iş görürken sürekli olarak hareket eden” anlamındaki samandan türemiştir.
Bir tür epilepsi krizi diye bugünkü tıp tarafından tanımlanan bir kendinden geçme hali sırasında göklere yükselmek, bedeninden ayrılmak gibi translar gerçekleştiren Şamanların, bilinmeyen alemlerde dolaştığı, ve farklı varlıklarla iletişim kurdukları, dünyanın öbür ucunda bile olsa yardımcı ruhları çağırabildikleri söylenir. Bu çağrı sırasında özellikle davul ve tef kullanırlar. Modern bilimde ruhsal hastalıklar sınıfında tanımlanan bu haller eski Asya’da tam tersi bir üstünlük, farklılık ve güç temsil ederdi. Eski Asya’da şamanlar duygulu ve farklı bireylerinden seçilmekteydi. Bu kişiler trans durumuna geçebilme yeteneğine sahiptiler. Çocukluk sırasında gösterdiği bazı belirtilerden bir kimsenin Şaman olup olamayacağı anlaşılmaktaydı. Şaman, ayin sırasında kasılıp titrer, göğsü daralır ve birtakım sesler çıkartarak ağlamaya başlar. Sonra hareket etmeye başlar ve taşkın hareketler yapar. Ağzından köpükler saçarak yere yıkılır.
Bu durumu inananlar tarafından Şaman'ın bu dünyadan koparak öbür dünyaya, yani ruhlar âlemine geçtiği şeklinde algılanır. Nöbet geçtiğinde ayağa kalkar ve davulunu belli bir ritimle çalmaya başlar. Kriz bitiminde beyin gücü en üst düzeydedir ve kişi olağanüstü dingin bir durumdadır. Şaman ayıldığı zaman öteki dünyadan haberler verir. (trans halinde beyin dalgalarının değiştiğini, dünyanın frekansını yakalayarak sezgisel bilincinin arttığını, artık bilimsel kanıtlarla biliyoruz)
9. ve 10. y.y.'da Türkistan’daki dedeler, babalar, atalar; tıpkı şaman dedeler gibi nasihatler menkıbeler, meseller anlatan, halk üzerinde sevgi ve saygıdan kaynaklanan etkileri olan bilge kimselerdi. Daha sonra bu dedeler, babalar uzun yolculuklarla Anadolu’ya ulaştılar. Bunlar Anadolu’da, dede, baba, abdal ve gazi gibi adlarla dergahlar açtılar. Mevlânâ’lar, Hacı Bektaş Velî’ler, Ahî Evran Velî’ler, Abdal Musa’lar, Sarı Saltık’lar, Taptuk Emre’ler, Yûnus Emre’ler bu bilge ırmağın Anadolu’daki kollarıdır.
Endosar
Comentarios (6)