Objavljeno u Turkey - Političke debate i anazlize - 27 Nov 2016 23:59 - 5
Alıntıdır...........
AGünahım kadar sevmesem de Levent Gültekin'in bu yazısını paylaşmadan geçemeyeceğim:"Sabah akşam demokrasi, özgürlük, insan hakları, evrensel değerler, bağımsız yargı, bağımsız medya diyenlerin, ölümü üzerine Fidel Castro’ya düzdükleri övgüleri görmemiş olsaydım böyle bir yazıya ihtiyaç duymayacaktım.Amacım Castro’yu yermek değil.Emperyalizme kafa tutmuş, onların çarkına yem olmamış bir lidere, yenilmiş dünyanın çocukları olarak hepimiz duygusal bir yakınlık hissediyoruz.İşte bu duygum beni Küba’ya kadar götürdü.2.5 yıl önce önce dünyaya meydan okumuş bu liderin neler yaptığını, bu meydan okumanın ardından nasıl bir ülke yarattığını görmek için Küba’ya gittim.Size uzun uzun Küba’yı anlatacak değilim.Çünkü o günlerde “Küba’dan bildiriyorum!” başlıklı bir yazı yazmış, izlenimlerimi anlatmıştım.Ülkede, Erdoğan’a muhalif olup; Castro, Chavez gibi sosyalist otoriter yönetim anlayışına sahip liderlerden büyük övgüyle bahseden, onları göklere çıkaran sözüm ona kimi solcu demokrat zevatın yaşadığı derin çelişkiye dikkat çekmek istiyorum.Önce Küba’da yaşadığım bir olayı anlatayım, sonra esas meseleye geçeceğim.Küba’da kaldığımız evden ayrılırken bize hizmet eden garsona, arkadaşım 100 dolar bahşiş verdi.O çocuğun yüzünü görmeliydiniz.“Niçin bu kadar şaşırdın?” diye sordum “Ben doktorum, aylık 20 dolar maaş alıyorum. Akşamları buraya gelip size hizmet ediyorum. Ay sonunda 30 dolar da buradan alıyorum, 100 dolar benim için çok büyük rakam” dedi.Ülkedeki yoksulluğun boyutunu görüp ve bu çocuğun söylediğini duyunca “Eşitliği yoksullukta sağlamışlar” demiştim.Neyse dediğim gibi sosyal medyada aklı başında görünen insanların Castro’yu göklere çıkaran, onu kutsayan mesajlarını görmeseydim belki ben de yanlışlarıyla, doğrularıyla tarihe adını yazdırmış bu lidere bir kaç güzel cümle eder konuyu kapatırdım.Fakat ülkemizdeki “bizden olanı” kayırma hastalığından, aklı değil duyguyu ön plana koyan bu yaklaşımlardan artık tiksinti geldi.Bu ülkenin niçin iflah olmadığının, olmayacağının bir kez daha görülmesi için yaşadığımız bu sefalete neden olan hastalığın kaynağına dikkat çekmek için yazıyorum bu konuyu.Castro için söylenecek elbette çok olumlu cümleler var. Ama yanlışlarına vurgu yapmadan sadece övmek bizi savunduğumuz değerleri önemsemez durumuna düşürüyor.O nedenle sormak istiyorum:Biz Erdoğan’ı niçin eleştiriyoruz? Demokrasiyi yok ettiği, özgürlükleri askıya aldığı, ifade özgürlüğünü kısıtladığı, bağımsız medyayı, bağımsız yargıyı ortadan kaldırdığı, dış politikada aklı selimi bir tarafa bırakıp dünya ile ilişkileri kesmeye çalıştığı için eleştirmiyor muyuz?Bütün bunları yaptığı için kimileri Erdoğan’a diktatör demiyor mu?Dış politikada diplomasiyi bir tarafa bırakıp, akılla değil duyguyla hareket etmesinin bu ülkeyi bir felakete sürükleyeceğini söylemiyor muyuz?“Boyun eğmemek başka, hamasetle meydan okumak başka” demiyor muyuz? Bütün bunları yaptığı için Erdoğan’ı eleştirmiyor muyuz?Peki Erdoğan’ın yaptığı neyi Castro geçmişte yapmadı?Bağımsız medya mı bıraktı Küba’da? 3 gazete, 2 TV var hepsi devlet kontrolünde. TV, gazete açmak yasak Küba’da. Bağımsız yargı mı var? Özgürlük mü var? Muhaliflerine ifade özgürlüğü mü tanıdı?İnsan hakları mı var? Gece gündüz Erdoğan’ın ensesinde boza pişirip “kopma, uzaklaşma” dediğimiz o evrensel değerlerin tek bir tanesi uygulanıyor mu Küba’da?Erdoğan Twitter’ı iki saat kapatıyor diye diktatör ilan ediyoruz. Küba’da bırakın Twitter’ı bu çağda doğru düzgün internet bile yok. İnternete bağlanmak izne tabi. Evinde bilgisayar olanların oranı yüzde 3.Türkiye’de demokrasi yok ediliyor diye Erdoğan’a kızıyor, eleştiriyoruz.Peki Castro’nun ülkesinde demokrasi var mı?Ne demokrasisi seçim bile yok. 50 yıldır ülkeyi kafasına göre yönetiyor.Erdoğan damadını bakan yapınca bu hareketi yakışıksız, sakil bulduk.“Bunu ancak diktatörler yapar” dedik. Peki 50 yıldır halka görüş sormadan ülke yönetmiş giderken de yerini kardeşine bırakmış bir lidere sırf ideolojik yakınlıktan dolayı hayranlık duymak, onu göklere çıkarmak entelektüel sefalet değilse nedir ki?Bu anlayışa sahip bir lider özlemi mi çekiyorsunuz? O zaman Erdoğan’a niçin muhalifsiniz Allah aşkına? Niçin?Bir Ak Partili “Castro’yu sevdiğinize göre Erdoğan’ı niçin sevmiyorsunuz?” diye sorsa ne cevap verirsiniz?Anti-emperyalist olmak, dünyaya meydan okumak bir lideri sevmek, hayran olmak için yeterli gerekçeyse Erdoğan da meydan okuyor, herkese kafa tutuyor.Böyle yaptığı için peki ona niye kızıyorsunuz?“Ama Castro halkı için yaptı tüm bunları, halk da onu çok seviyor” diyorsunuz. Halk seviyor da olabilir. Fakat 50 yıldır seçim olmamış, baskının hüküm sürdüğü bir ülkede halkın ne düşündüğünü nereden biliyorsunuz?Kaldı ki halkın takdiri yeterli bir veriyse, Erdoğan 14 yıldır girdiği bütün seçimlerde halkın desteğini almış.Siz Chavez, Castro gibi liderlere hangi gerekçelerle hayransanız bu halk da aynı gerekçeyle Erdoğan’a hayran.O zaman Erdoğan’a olan hayranlık niye zorunuza gidiyor? Niye burada halka hakaret edip duruyorsunuz? Bu durumda sizin onlardan ne farkınız kalıyor ki?Amerika’nın kumar üssü haline gelmiş bir ülkeyi bu girdaptan kurtarmak için Castro belki de iyi niyetle bir devrim yaptı. Fakat Küba’yı çeşitli nedenlerle yaşanabilir bir ülke yapamadı. Bu başarısızlığını da 50 yıldır hamasetle, ideolojik kılıfla örtmeye çalıştı.Bunun sonunda ülke adeta yok oldu. Yetişmiş insanları ülkeyi terk etti.Yoksulluk o ülkeyi çürüttü. Tek bir değer bırakmadı.“Ama emperyalistler Küba’ya ambargo uyguladı o yüzden böyle oldu” diyorsanız, Erdoğan’ı bahane eden Batı, yarın Türkiye’ye ambargo uyguladığında bunun suçunu da Batı’ya atarsınız. Öyle mi?Gidin o çok hayran kaldığınız liderin ülkesindeki kadının durumuna, statüsüne bir bakın. İnsanlığınızdan utanırsınız.Demokrasi, özgürlük, insan hakları, eşitlik gibi değerlere dikkat etmeyip ilkelere göre değil, insanlarla kurduğunuz ideolojik yakınlığa göre hareket edebilirsiniz.Bu yakışıksız durum sizin sorununuz.Fakat hem böyle yapıp hem de bu halk bizi niçin duymuyor, bize niçin güvenmiyor, demokrasi, özgürlük diyoruz, bize niçin inanmıyor diye yakınmanız çok tuhaf.Tarafgirlikle tutum belirlediğinizde toplum sizin esas derdinizin özgürlükler, demokrasi, insan hakları gibi değerler değil ideolojik bir saplantı olduğunu düşünüyor.Böyle gördüğü için de bunca defosuna rağmen Erdoğan’ı terk etmiyor.Eminim ki Castro’ya düzdüğünüz o övgüleri gören AK Partililer demokratlığınızın sahiciliğine gölge düşüren bu tavrınızdan sonra Erdoğan’a olan bağlılıklarını bir kez daha tazelemişlerdir.Diğer taraftan başta ana muhalefet partisinin kimi mensupları olmak üzere “içerideki diktatörden” yakınanların bir kısmı da Castro’ya Atatürk’le ilgili olumlu sözlerinden dolayı hayranlık duyuyor.Sevdiğimiz, beğendiğimiz birine övgü düzdüğü için yaptıklarına, ettiklerine bakmadan birine hayran olmak, onu göklere çıkarmak…Ne korkunç bir aşağılık kompleksi, ne büyük bir sakillik.Düşünce, akıl, değer yoksunluğu ve ilkesizlik her tarafı teslim almış.Herkes hatasına, yanlışına rağmen kendinden gördüğüne sahip çıkacak, hayran olacaksa biz neyin mücadelesini veriyoruz?"
Lütfen yorumlarınızı totoşunuzla yaparak birbirinize küfür ve hakaret eylemine girmeyin. Gazetemi kirletmeyin. Pirinç bulgur savar.
AGünahım kadar sevmesem de Levent Gültekin'in bu yazısını paylaşmadan geçemeyeceğim:"Sabah akşam demokrasi, özgürlük, insan hakları, evrensel değerler, bağımsız yargı, bağımsız medya diyenlerin, ölümü üzerine Fidel Castro’ya düzdükleri övgüleri görmemiş olsaydım böyle bir yazıya ihtiyaç duymayacaktım.Amacım Castro’yu yermek değil.Emperyalizme kafa tutmuş, onların çarkına yem olmamış bir lidere, yenilmiş dünyanın çocukları olarak hepimiz duygusal bir yakınlık hissediyoruz.İşte bu duygum beni Küba’ya kadar götürdü.2.5 yıl önce önce dünyaya meydan okumuş bu liderin neler yaptığını, bu meydan okumanın ardından nasıl bir ülke yarattığını görmek için Küba’ya gittim.Size uzun uzun Küba’yı anlatacak değilim.Çünkü o günlerde “Küba’dan bildiriyorum!” başlıklı bir yazı yazmış, izlenimlerimi anlatmıştım.Ülkede, Erdoğan’a muhalif olup; Castro, Chavez gibi sosyalist otoriter yönetim anlayışına sahip liderlerden büyük övgüyle bahseden, onları göklere çıkaran sözüm ona kimi solcu demokrat zevatın yaşadığı derin çelişkiye dikkat çekmek istiyorum.Önce Küba’da yaşadığım bir olayı anlatayım, sonra esas meseleye geçeceğim.Küba’da kaldığımız evden ayrılırken bize hizmet eden garsona, arkadaşım 100 dolar bahşiş verdi.O çocuğun yüzünü görmeliydiniz.“Niçin bu kadar şaşırdın?” diye sordum “Ben doktorum, aylık 20 dolar maaş alıyorum. Akşamları buraya gelip size hizmet ediyorum. Ay sonunda 30 dolar da buradan alıyorum, 100 dolar benim için çok büyük rakam” dedi.Ülkedeki yoksulluğun boyutunu görüp ve bu çocuğun söylediğini duyunca “Eşitliği yoksullukta sağlamışlar” demiştim.Neyse dediğim gibi sosyal medyada aklı başında görünen insanların Castro’yu göklere çıkaran, onu kutsayan mesajlarını görmeseydim belki ben de yanlışlarıyla, doğrularıyla tarihe adını yazdırmış bu lidere bir kaç güzel cümle eder konuyu kapatırdım.Fakat ülkemizdeki “bizden olanı” kayırma hastalığından, aklı değil duyguyu ön plana koyan bu yaklaşımlardan artık tiksinti geldi.Bu ülkenin niçin iflah olmadığının, olmayacağının bir kez daha görülmesi için yaşadığımız bu sefalete neden olan hastalığın kaynağına dikkat çekmek için yazıyorum bu konuyu.Castro için söylenecek elbette çok olumlu cümleler var. Ama yanlışlarına vurgu yapmadan sadece övmek bizi savunduğumuz değerleri önemsemez durumuna düşürüyor.O nedenle sormak istiyorum:Biz Erdoğan’ı niçin eleştiriyoruz? Demokrasiyi yok ettiği, özgürlükleri askıya aldığı, ifade özgürlüğünü kısıtladığı, bağımsız medyayı, bağımsız yargıyı ortadan kaldırdığı, dış politikada aklı selimi bir tarafa bırakıp dünya ile ilişkileri kesmeye çalıştığı için eleştirmiyor muyuz?Bütün bunları yaptığı için kimileri Erdoğan’a diktatör demiyor mu?Dış politikada diplomasiyi bir tarafa bırakıp, akılla değil duyguyla hareket etmesinin bu ülkeyi bir felakete sürükleyeceğini söylemiyor muyuz?“Boyun eğmemek başka, hamasetle meydan okumak başka” demiyor muyuz? Bütün bunları yaptığı için Erdoğan’ı eleştirmiyor muyuz?Peki Erdoğan’ın yaptığı neyi Castro geçmişte yapmadı?Bağımsız medya mı bıraktı Küba’da? 3 gazete, 2 TV var hepsi devlet kontrolünde. TV, gazete açmak yasak Küba’da. Bağımsız yargı mı var? Özgürlük mü var? Muhaliflerine ifade özgürlüğü mü tanıdı?İnsan hakları mı var? Gece gündüz Erdoğan’ın ensesinde boza pişirip “kopma, uzaklaşma” dediğimiz o evrensel değerlerin tek bir tanesi uygulanıyor mu Küba’da?Erdoğan Twitter’ı iki saat kapatıyor diye diktatör ilan ediyoruz. Küba’da bırakın Twitter’ı bu çağda doğru düzgün internet bile yok. İnternete bağlanmak izne tabi. Evinde bilgisayar olanların oranı yüzde 3.Türkiye’de demokrasi yok ediliyor diye Erdoğan’a kızıyor, eleştiriyoruz.Peki Castro’nun ülkesinde demokrasi var mı?Ne demokrasisi seçim bile yok. 50 yıldır ülkeyi kafasına göre yönetiyor.Erdoğan damadını bakan yapınca bu hareketi yakışıksız, sakil bulduk.“Bunu ancak diktatörler yapar” dedik. Peki 50 yıldır halka görüş sormadan ülke yönetmiş giderken de yerini kardeşine bırakmış bir lidere sırf ideolojik yakınlıktan dolayı hayranlık duymak, onu göklere çıkarmak entelektüel sefalet değilse nedir ki?Bu anlayışa sahip bir lider özlemi mi çekiyorsunuz? O zaman Erdoğan’a niçin muhalifsiniz Allah aşkına? Niçin?Bir Ak Partili “Castro’yu sevdiğinize göre Erdoğan’ı niçin sevmiyorsunuz?” diye sorsa ne cevap verirsiniz?Anti-emperyalist olmak, dünyaya meydan okumak bir lideri sevmek, hayran olmak için yeterli gerekçeyse Erdoğan da meydan okuyor, herkese kafa tutuyor.Böyle yaptığı için peki ona niye kızıyorsunuz?“Ama Castro halkı için yaptı tüm bunları, halk da onu çok seviyor” diyorsunuz. Halk seviyor da olabilir. Fakat 50 yıldır seçim olmamış, baskının hüküm sürdüğü bir ülkede halkın ne düşündüğünü nereden biliyorsunuz?Kaldı ki halkın takdiri yeterli bir veriyse, Erdoğan 14 yıldır girdiği bütün seçimlerde halkın desteğini almış.Siz Chavez, Castro gibi liderlere hangi gerekçelerle hayransanız bu halk da aynı gerekçeyle Erdoğan’a hayran.O zaman Erdoğan’a olan hayranlık niye zorunuza gidiyor? Niye burada halka hakaret edip duruyorsunuz? Bu durumda sizin onlardan ne farkınız kalıyor ki?Amerika’nın kumar üssü haline gelmiş bir ülkeyi bu girdaptan kurtarmak için Castro belki de iyi niyetle bir devrim yaptı. Fakat Küba’yı çeşitli nedenlerle yaşanabilir bir ülke yapamadı. Bu başarısızlığını da 50 yıldır hamasetle, ideolojik kılıfla örtmeye çalıştı.Bunun sonunda ülke adeta yok oldu. Yetişmiş insanları ülkeyi terk etti.Yoksulluk o ülkeyi çürüttü. Tek bir değer bırakmadı.“Ama emperyalistler Küba’ya ambargo uyguladı o yüzden böyle oldu” diyorsanız, Erdoğan’ı bahane eden Batı, yarın Türkiye’ye ambargo uyguladığında bunun suçunu da Batı’ya atarsınız. Öyle mi?Gidin o çok hayran kaldığınız liderin ülkesindeki kadının durumuna, statüsüne bir bakın. İnsanlığınızdan utanırsınız.Demokrasi, özgürlük, insan hakları, eşitlik gibi değerlere dikkat etmeyip ilkelere göre değil, insanlarla kurduğunuz ideolojik yakınlığa göre hareket edebilirsiniz.Bu yakışıksız durum sizin sorununuz.Fakat hem böyle yapıp hem de bu halk bizi niçin duymuyor, bize niçin güvenmiyor, demokrasi, özgürlük diyoruz, bize niçin inanmıyor diye yakınmanız çok tuhaf.Tarafgirlikle tutum belirlediğinizde toplum sizin esas derdinizin özgürlükler, demokrasi, insan hakları gibi değerler değil ideolojik bir saplantı olduğunu düşünüyor.Böyle gördüğü için de bunca defosuna rağmen Erdoğan’ı terk etmiyor.Eminim ki Castro’ya düzdüğünüz o övgüleri gören AK Partililer demokratlığınızın sahiciliğine gölge düşüren bu tavrınızdan sonra Erdoğan’a olan bağlılıklarını bir kez daha tazelemişlerdir.Diğer taraftan başta ana muhalefet partisinin kimi mensupları olmak üzere “içerideki diktatörden” yakınanların bir kısmı da Castro’ya Atatürk’le ilgili olumlu sözlerinden dolayı hayranlık duyuyor.Sevdiğimiz, beğendiğimiz birine övgü düzdüğü için yaptıklarına, ettiklerine bakmadan birine hayran olmak, onu göklere çıkarmak…Ne korkunç bir aşağılık kompleksi, ne büyük bir sakillik.Düşünce, akıl, değer yoksunluğu ve ilkesizlik her tarafı teslim almış.Herkes hatasına, yanlışına rağmen kendinden gördüğüne sahip çıkacak, hayran olacaksa biz neyin mücadelesini veriyoruz?"
Lütfen yorumlarınızı totoşunuzla yaparak birbirinize küfür ve hakaret eylemine girmeyin. Gazetemi kirletmeyin. Pirinç bulgur savar.
Podupri
SiPaHiKomentari (5)
Pirinç bulgur savar
vicdanin sesi salar. o7
Bence Castro, Gandhi vs. Atatürk ü örnek almış olabilir. Barışçıl görünmeyen ya da barışçıllığın seviyesini ayarlıyamıyanlar başarısız diktatör oluyor. Barışçıl olduğunu gösterebilenlere ise emperyalizmden tam temizleyemedi diye kulp takılıyor. Ama 2. şık daha başarılı gibi. Mareşal Atatürk te RTE ye göre daha barışçıl gibi ama Yabancı ülke başkanları Atamızın ayağına gelip dostluk ve birliklere davet ediyorlardı. Şu anda RTE nin başında bulunduğu Türkiye ye birlik davetleri geliyor, yanlış anlaşılmasın. Özet: Önemli olan savaşmak değil, değerlerinden taviz vermedn barışçıl bir ortamda diğerleri(tüm dünya milletleri) ile anlaşabilmektir.
Biz yıllardır diyoruz kardeş, Levent bey yeni anlamış sanırım. Komünist güruhun çok sevdiği o liderler, Mao,Lenin,Stalin, Fidel vs hepsi sözde kahraman özde halk düşmanı adi adamların teki. Bırakın bu rezilleri Türklere yaptığı eziyeti kendi halkına yaptığı eziyet ortadadır. Biz boşa demiyoruz Ne Amerika ne Rusya ne Çin her şey Türklük için o7
RL Siyateti karistirmayalim