Објавено во Denmark - Социјална интеракција и забава - 23 Jul 2017 11:49 - 10
--- Birinci Bölüm ---
İkinci Bölüm
Bir gün Kabataştan Tophaneye yürüyorum. Çantamda şarap var, keyifli bir akşam geçirmek niyetindeyim ancak psikolojik olarak pek de sağlıklı olmadığım zamanlardı ve dolayısıyla önümdeki memur kılıklı adamın hayali bir karakter olduğu psikozuna kapıldım.
Söylediklerim onu ürküttüğünden mi, şaşkınlığından mı yoksa ağzımın mı kokuyor oluşundan bilmiyorum kendini biraz geri çekip kaşlarını kaldırdı. Ee, dedi. Devam ettim:
Evrenle hemen bir anlaşma yaptım, dedim ki; eğer şu önümde yürüyen ufak tefek, gözlüklü, kafasının tepesi açılmış adam sebepsiz yere arkasına dönüp bana bakarsa evrene büyük saygı duyacağımı belirttim. Birkaç dakika o önde ben arkada yürümeye devam ettik. Neredeyse yolumuz ayrılmak üzereydi - onun düz gideceğini biliyor gibiydim - ama tam da o anda roman sinyalcilerin biri bizim memura yanaştı, bir şeyler söyledi. Bende kulaklık olduğundan duyamıyorum fakat rahatsız ediyor ve para istiyor ısrarla, her halinden belli. Ayrıldı yanından ve tam yol ayrımında ikinci sinyal girişimde bulundu. Memur arkasına döndü, birkaç saniye göz göze geldik. Yanlarına gittim, çocuğu kovaladım. Memur kısaca; teşekkür ederim yanımda olduğunuz için, bu zamanda kimse kimseyi umursamıyor, çok teşekkür ederim, dedi. Gitti. Gelmek istediğim nokta şu, bugün seninle de buna yakın bir...
Ya kusura bakma ama, burada çok ses var, neredeyse duyamıyorum seni. Memur vardı ama gerisini pek anlamadım, dedi. Hay ebenin orta yerini kaşıyayım diye söylendim içimden. Tekrar baştan anlattım tabii daha yüksek bir tonla ancak daha düşük heyecanla. Fazla yorum yapmadı, gelmek istediğim yere gelemedim, konu kapandı.
Bardan çıktığımızda kafamın kırılmış olması gerekirken o tatlı yumuşamadan bile eser yoktu. Anlaşılmamaktan daha büyük bir dert varsa o da duyulmamaktır. Derdim iletişim kurmak değil sevişmek evet ve yatakta ne konuşacaksın kızla o da kabul ancak benim yolum sağlıklı iletişimden geçer. Burayı tavsiye eden arkadaşıma esaslı küfürler sıraladım, yine içimden.
Eve davet ettim tiyatrocuyu, oldukça müsait dedim ve ekledim; daha keyifli bir sohbet imkanı olur birbirimizi daha iyi anlayabildiğimiz. Olabilir, ancak fazla kalamayabilirim, diye yalandan naz çekti. Yemezler güzelim. Nasıl istersen canım, dedim.
Çapada evin kapısının önündeyken anahtarımı arıyormuş gibi yapıp yanımda kondom olup olmadığını kontrol ediyordum. Bir tane vardı, iş görür.
Dolabı açtım, iki bira çıkarırken nereden nereye geldiğimi düşündüm. Hem bugün hem hayatım boyunca. Hep böyle oluyordu. Yanlış anlaşılma kaygım ya da hiç anlaşılamama korkumdan ötürü dallanıp budaklanan konuşmalar sonunda bir tarafın kitlenmesiyle sonuçlanır ve ben giden tüm güzel kadınların ardından bakarım. Bu kez böyle olmayacak diye dolabın üzerine yemin ettim, karınca duasına el bastım. Ve odaya hışımla girdim.
Devam Edecek...
İkinci Bölüm
Bir gün Kabataştan Tophaneye yürüyorum. Çantamda şarap var, keyifli bir akşam geçirmek niyetindeyim ancak psikolojik olarak pek de sağlıklı olmadığım zamanlardı ve dolayısıyla önümdeki memur kılıklı adamın hayali bir karakter olduğu psikozuna kapıldım.
Söylediklerim onu ürküttüğünden mi, şaşkınlığından mı yoksa ağzımın mı kokuyor oluşundan bilmiyorum kendini biraz geri çekip kaşlarını kaldırdı. Ee, dedi. Devam ettim:
Evrenle hemen bir anlaşma yaptım, dedim ki; eğer şu önümde yürüyen ufak tefek, gözlüklü, kafasının tepesi açılmış adam sebepsiz yere arkasına dönüp bana bakarsa evrene büyük saygı duyacağımı belirttim. Birkaç dakika o önde ben arkada yürümeye devam ettik. Neredeyse yolumuz ayrılmak üzereydi - onun düz gideceğini biliyor gibiydim - ama tam da o anda roman sinyalcilerin biri bizim memura yanaştı, bir şeyler söyledi. Bende kulaklık olduğundan duyamıyorum fakat rahatsız ediyor ve para istiyor ısrarla, her halinden belli. Ayrıldı yanından ve tam yol ayrımında ikinci sinyal girişimde bulundu. Memur arkasına döndü, birkaç saniye göz göze geldik. Yanlarına gittim, çocuğu kovaladım. Memur kısaca; teşekkür ederim yanımda olduğunuz için, bu zamanda kimse kimseyi umursamıyor, çok teşekkür ederim, dedi. Gitti. Gelmek istediğim nokta şu, bugün seninle de buna yakın bir...
Ya kusura bakma ama, burada çok ses var, neredeyse duyamıyorum seni. Memur vardı ama gerisini pek anlamadım, dedi. Hay ebenin orta yerini kaşıyayım diye söylendim içimden. Tekrar baştan anlattım tabii daha yüksek bir tonla ancak daha düşük heyecanla. Fazla yorum yapmadı, gelmek istediğim yere gelemedim, konu kapandı.
Bardan çıktığımızda kafamın kırılmış olması gerekirken o tatlı yumuşamadan bile eser yoktu. Anlaşılmamaktan daha büyük bir dert varsa o da duyulmamaktır. Derdim iletişim kurmak değil sevişmek evet ve yatakta ne konuşacaksın kızla o da kabul ancak benim yolum sağlıklı iletişimden geçer. Burayı tavsiye eden arkadaşıma esaslı küfürler sıraladım, yine içimden.
Eve davet ettim tiyatrocuyu, oldukça müsait dedim ve ekledim; daha keyifli bir sohbet imkanı olur birbirimizi daha iyi anlayabildiğimiz. Olabilir, ancak fazla kalamayabilirim, diye yalandan naz çekti. Yemezler güzelim. Nasıl istersen canım, dedim.
Çapada evin kapısının önündeyken anahtarımı arıyormuş gibi yapıp yanımda kondom olup olmadığını kontrol ediyordum. Bir tane vardı, iş görür.
Dolabı açtım, iki bira çıkarırken nereden nereye geldiğimi düşündüm. Hem bugün hem hayatım boyunca. Hep böyle oluyordu. Yanlış anlaşılma kaygım ya da hiç anlaşılamama korkumdan ötürü dallanıp budaklanan konuşmalar sonunda bir tarafın kitlenmesiyle sonuçlanır ve ben giden tüm güzel kadınların ardından bakarım. Bu kez böyle olmayacak diye dolabın üzerine yemin ettim, karınca duasına el bastım. Ve odaya hışımla girdim.
Devam Edecek...
Поддржи
Gandalf the WhiteEldarion SionnodelTrafalgar D Water LawHadrieldenizerusInarius RebornКоментари (10)
okuyan çıksın kasıyor
ne heyecanlandırıyon amk final sahnesinde reklam sokan reji gibi
sapik kaşar
İndi
tanıdık geldi
Çabuk inmeden
Beyler merdo ipne.boşuna heveslenmeyin !
v krdş