刊登在 Turkey - 政論分析 - 31 May 2018 09:30 - 0
Filistin Hakkında Genel Bilgi
Filistin Devleti tarih 15 Kasım 1988’i gösterdiğinde Cezayir’den bağımsızlığını almış ondan öncesinde de Osmanlı İmparatorluğu himayesinde bulunan Ortadoğu ülkesinin adıdır. Zulüm, işkence ve insan haklarının ihlali hakkında eğer bir kompozisyon yazacak olursanız Filistin halkını rahatlıkça yazabilirsiniz. Filistin Devleti yakın tarihimize kadar büyük mücadelelerin verildiği yer ve devrimcilerin odak noktalarından birisi haline gelmiştir.
Filistin’in Kurtuluş Mücadelesi
Siyonistler sözde Tevrat’ta Vaad Edilmiş toprakları almak için tüm Yahudileri bir araya toplayıp sonradan toprak bütünlüğünü sağlama düşünce sisteminin temel adıdır. Fikir babası Thedor Herzl’dir. Tüm Yahudilere seslenen Herzl yıllar boyunca Kudüs’te İsrail Devleti kurmaya çalışmış ve bununla ilgi çalışmalarda bulunmuştur. Osmanlı İmparatorluğu’ndan Filistin’i isteyen yine Herzl’dir. Dönemin padişahı II. Abdülhamit reddetmiştir. Ama sonunda istediği olacak 1948 yılında İsrail resmen kurulacaktı.. Ama bu Yahudiler artık bir şeylerin farkına vardığında tarih 1914’ü gösteriyordu. Yani Birinci Dünya Savaşı patlak vermeden öncelerinde Yahudiler şimdi ki adı Filistin’in başkenti olan Kudüs’e göç ediyorlardı. Tarih şahittir Nazi Almanya’sının lideri Adolf Hitler Yahudi soykırımları ile tanınmış birisiydi. Fakat bir nevi Yahudilerin de propagandasını yapmıştı. Artık kimse Yahudilere kucak açmıyor ve neredeyse hedef tahtası yerine konuluyordu. İşte tam bu sıra 1914 senesinin öncesinde ve sonrasında Filistin Bölgesi’ne göç eden Yahudiler birlikte yaşam sürmekte, tüm Yahudilere seslenmekteydi. Tarih 1948 senesini gösterdiğinde ise İsrail Devleti resmen kuruluyordu.
Bahsettiğim gibi Yahudilerin yavaş yavaş Filistin’e göç etmesiyle beraber ilk tepkiyi veren Osmanlı İmparatorluğu altında yaşayan Filistin halkı olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu o yıllarda zaten harap ve bitap düştüğü için hangi güçle ve nasıl mücadele edebilirdi ki ? Ana mücadelenin esas tarihi 1948-1949 İsrail-Arap Savaşları olmuştur. Bu savaşta beş Arap ülkesi (Ürdün, Mısır, Suudi Arabistan, Lübnan, Suriye) İsrail’in 75.000 kişilik ordusuna mağlup olmuştur. Aslında emperyalistlerin desteği ile kazandıkları aşikar bir durum olsa da 5 Arap ülkesinin de başa çıkamaması trajikomik bir durumdur. İlk büyük tepkinin Arapların verdiğini ve başarısız olduğunu Filistin’in Kurtuluş Mücadelesi’nde ilk kurşunu sıkanlar o gün ki beş Arap ülkesi oldu.Öncelikle Filistin Kurtuluş Örgütü adında Arap ülkelerinin desteği ile bir örgüt kurulmuştur. Amaç Siyonist İsrail’i ortadan kaldırmaktı. Ama işler umulduğu gibi gitmeyecekti. Filistin Kurtuluş Örgütü’nü Filistinli mücadeleciler değil aksine çıkarları uğruna Arap devletleri kurup desteklemekteydi. Yapılan yardımlar, askeri eğitimler vb. unsurların verilmesine rağmen Arap ülkeleri bir şeyi görmüyordu, o da Filistin Kurtuluş Örgütü’nde mücadeleci, devrimci Filistinlilerin bulunmamasıydı. Filistin Kurtuluş Örgütü yine İsrail-Arap Savaşı’nın bittiği tarih 1967’den sonra çeşitli propagandalar yapmış ve bu propagandalarla etkili rol oynamıştır.Bir diğer örgütün adı El Fetih’tir. 1959 yılında kurulan direniş örgütü bir yıl geçtikten sonra İsrail’e karşı silahlı mücadeleye geçmiştir. Emperyalist Amerika’nın karakolu olan İsrail Karameh’te bulunan kamplara saldırı yapınca El Fetih örgütü büyük bir direniş örneği göstermiş ve büyük bir tokatı İsrail’e atmış oldu.Filistin halkı yıllardır onurlu direniş göstermekte ve tüm dünyaya örnek teşkil etmeye devam ediyor. Her gün evlatlarını bu onurlu mücadele şehit veren analar, parkta oynamak varken bombaların eşiğinde büyüyen bir gençlik ve bunlardan zevk alan bir İsrail Devleti. Durum gerçekten içler acısı tüm dünya buna sessiz kalmakta yetiniyor. Müslüman ülke olduğu iddia eden Araplar bile sessiz kalırken bu onurlu ve kurtuluş mücadelesine en büyük desteği yine tüm dünyanın devrimci kleridir.Tüm dünya suskun Filistin kan ağlıyor , burnun dibinde duran Arap devletleri halen emperyalist Amerika’nın uşaklığını yapıyor ve Filistin’e bir darbede sözde Müslüman olduğunu iddia eden devletler vuruyordu. Açın bakın Müslüman ülkeler ne kadar yardım etmiş ?
Diğer bir mücadeleci örgüt Hamas’tır. Hamas halen çalışmalarına devam etmektedir. Filistin Kurtuluş Örgütü’nün programlarını yetersiz gördü ve buna tepki olarak İsrail’e karşı silahlı mücadeleye geçti. Amaç hem Filistin’in tam bağımsızlığı hem de cihat olmuştur. Tabi böyle bir fikirde Arap yarımadasında çıkınca kitleleri peşinden sürüklemeye hemen başlamıştır.Bir diğer örgüt ise Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’dir. Adından da anlaşılacağı gibi Filistin’de gerilla savaşı vermekte olan örgüt. Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’nin İsrail’e yaptığı başarılı eylemler ve gerçekleştirdiği onurlu direniş ile Filistin’in kurtuluş mücadelesinin en büyük neferi olduğunu bir kez daha ispat etmiş oluyor ve tüm dünya şahit oluyordu. Bunu kimse asla unutmamalı ve tarih Filistin’in devrimci kurtuluş mücadelesine şahit olmalıdır. Bizler nasıl tam bağımsızlık uğruna ve tüm emperyalistleri ülkeden atmak için 19 Mayıs günü Milli Mücadele’yi başlatan Mustafa Kemal Atatürk’e ve onun devrimci mücadelesini örnek alıyorsak aynı şekilde bugün Filistin halkının devrimci mücadelesine kulak vermeliyiz. Son olarak mücadeleci örgüt verecek olursak o örgüt kesinlikle Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi’dir. Bu cephelere bizim gençliğimizden kimler katılmadı ki Denizler, Yusuflar ve birçok isim katıldı.
68 Hareketi Filistin’de!
Tüm dünya ülkeleri 1969 senelerinde suskun dururken yalnızca devrimciler Filistin için can alıp can veriyordu. Filistin’in onuru devrimci mücadeledir!
68 Hareketi o günlerde olan bitenleri yakından izlemekte ve tüm olaylardan haberdardır. İstanbul’da ki devrimciler bildiri yayımlayarak mücadeleyi yorumladı. Bildirinin özeti olarak aktaracağım yoksul Arap ülkelerinin ve saldırgan İsrail arasında ki çıkan savaşta haklıların bir an önce haklarını alıp barışı yeniden sağlaması gerektiğini söylerlerken savaşın uzaması halinde sömürgeciler petrolleri vakumlamaya devam ederken ve sizlere silah satarken emperyalist bir oyun olacağını ve bu savaşın kısa zamanda bitmesini söylemişlerdir. Tabi o sıralarda Ürdünlü, Filistinli gençler Türkiye’de üniversite okuyor ve savaş çıktığını öğrenir öğrenmez ülkelerine dönüyorlardı. Emperyalist Amerika’nın köpeği olan İsrail’in karşısına yalnızca Filistin halkı değil tüm dünyanın devrimcileri kafa tutacak ve izin vermeyecekti. Türkiye’nin büyük gençliğinden de katılanlar elbet olacaktı. Başta Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu’nun önderi Deniz Gezmiş. 1968 senesinde henüz 18 yaşında Abdülkadir Aygün Filistin’deydi, diğer yoldaşı Mustafa Çelik’te yanındaydı onlar ilk olmuşlardı ve ilk şehit Mustafa Çelik olmuştu.
Türk Solu dergisinin 13. sayısında Deniz Gezmiş’ in şu satırları vardır:
‘’ Az gelişmiş dünya halkları emperyalizme karşı bir savaş verirken gençlik bunun dışında kalamaz. Biz daima ezilenlerden yana olmak zorundayız. Eğer bizim kavgamız antiemperyalist kavganın paralelinde yürümez ise , ayaklarımız havada kalır. Devrimci gençlik, Amerikan emperyalizmine ve oportünizme karşı duran gençliktir. Onların görevi, sayısının azlığına , düşmanın çokluğuna bakmadan, Amerikan emperyalizmine karşı sonuna kadar dövüşmektir. O, en iyi biçimde karar veren ve uygulayandır. O, boş gecelerin değil, boylu boyunca ömrünü bu kava verendir. Yaşasın Bağımsızlık Savaşı Veren Dünya Halkları! Yaşasın Tam Bağımsız Türkiye! ‘’
Söylediği sözün arkasında duran Deniz Gezmiş 1969 Haziran’ında ailesine Kuşadası’na tatile gidiyorum diyerek arkadaşlarıyla yola çıkarlar.Suriye’de Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi üyesi Abu Süleyman ile tanışıp onların rehberi olurlar.
Şam’da örgüt kimlikleri verildi. Ardından Amman kampına katıldılar. Kuşadası kampından Amman kampı arasında uçurum olmalı ama Denizler büyük kavganın büyük gençliğiydi. Filistin’de yalnızca Filistin halkı ve bizim gençliğin neferleri değil tüm dünya milletlerinden devrimci görmek mümkündü. Filistin onurlu bir devrimci mücadele veriyordu ve tüm devrimci gençliği görmek Filistin’e ait bir başarıdır. Deniz Gezmiş ve arkadaşları burada gerilla eğitimleri alıyorlar ve bir devrimci olarak yetişiyorlardı.
68 Hareketi Tam Bağımsız Türkiye için emperyalistlere karşı mücadele edilmesi gerektiğini her fırsatta dile getiriyordu. 68. Hareketi’nde bulunanlar bizlere Mustafa Kemal’e sahip çıkmayı öğrettiler tıpkı Deniz’in 31 Ekim’de Samsun’da Mustafa Kemal Yürüyüşü ’nü başlatması ya da 1966 yılında bir gericinin Atatürk büstüne saldırmasından sonra SBF Fikir Kulübü Başkanı Mahir Çayan ve tüm Atatürkçü gençlik ‘’Atatürk’e Bağlılık’’ nöbeti tutmaları bunlara verilecek en güzel örnektir. Verdikleri haklı kavganın şuurunda olan bizler bugün Tam Bağımsız Türkiye! Diye haykırmaktayız ve haykırmaya devam edeceğiz. Bugün bizler bu değerlere sahip çıkacak olan nesiliz, bizler Atatürk’ün ümidi olan ve irticaya kafa tutan son gençleriz. O gün Filistin’de emperyalizme ve Siyonistlere kafa tutan gençlik yine bizim gençliğimizdi,68. Kuşağı’ydı onlar. Ülkeden emperyalist kovaladılar ve bize İngilizce üç kelime öğrettiler Yankee Go Home!
Bora Gözen ve Arkadaşları Şehit Edildi:
Bora Gözen ve arkadaşları haince şehit edilişinin 45. Yılındayız.
Saat 01.00 sularında İsrail Deniz Donanması’ndan topçu atışları geliyordu Bora Gözen ve arkadaşlarının kaldığı Nahr El Bared kampıydı. Gece saatinde deniz kıyısında nöbette Ali Kiraz’daydı. Her yer sessiz ve sakin denizin huzuru ve gecenin güzelliği üzerindeydi. Lakin donanmanın ateşi başlayana kadar. Havan topları yağmur gibi üzerlerine yağıyordu silahsızdılar yalnızca ellerinde 4 tane uzun menzilli silah ve bir adet mitralyöz vardı. Mitralyöz o esnada kurulamadı ve İsrail askerleri karaya inmiş ve bu seferde kurşun yağdırmaya başlamışlardı. İki gün içinde ayrılacaklardı fakat İsrail yerlerini nasıl öğrenmişti? Yalnızca bu İsrail askerleri Türk kamplarını değil Filistin mülteci kampını da ateş hattına almış ve her yer bir anda kıyamet yerine dönüşmüştü. Bora Gözen ve şehit edilen arkadaşlarının çoğu Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi mensubuydu. Bora Gözen ve yedi yoldaşı şehit düşmüştü yalnızca iki kişi sağ kurtulmuştu Faik Bulut esir alındı ve 7 yıl 2 ay İsrail hapishanelerinde işkencelere maruz kaldı. Mossad’ın yaptığı operasyonda kampın sorumlusu Bora Gözen daha 30 yaşında bir devrimciydi.
Bora Gözen ve 7 arkadaşının şehit edilişi Türk devrimcilerin derin bir yarası olmuştu ama onların tek istedikleri şey Filistin halkının kurtuluşuydu.
Yaşasın Tam Bağımsız ve Gerçekten Demokratik Türkiye!
Filistin Devleti tarih 15 Kasım 1988’i gösterdiğinde Cezayir’den bağımsızlığını almış ondan öncesinde de Osmanlı İmparatorluğu himayesinde bulunan Ortadoğu ülkesinin adıdır. Zulüm, işkence ve insan haklarının ihlali hakkında eğer bir kompozisyon yazacak olursanız Filistin halkını rahatlıkça yazabilirsiniz. Filistin Devleti yakın tarihimize kadar büyük mücadelelerin verildiği yer ve devrimcilerin odak noktalarından birisi haline gelmiştir.
Filistin’in Kurtuluş Mücadelesi
Siyonistler sözde Tevrat’ta Vaad Edilmiş toprakları almak için tüm Yahudileri bir araya toplayıp sonradan toprak bütünlüğünü sağlama düşünce sisteminin temel adıdır. Fikir babası Thedor Herzl’dir. Tüm Yahudilere seslenen Herzl yıllar boyunca Kudüs’te İsrail Devleti kurmaya çalışmış ve bununla ilgi çalışmalarda bulunmuştur. Osmanlı İmparatorluğu’ndan Filistin’i isteyen yine Herzl’dir. Dönemin padişahı II. Abdülhamit reddetmiştir. Ama sonunda istediği olacak 1948 yılında İsrail resmen kurulacaktı.. Ama bu Yahudiler artık bir şeylerin farkına vardığında tarih 1914’ü gösteriyordu. Yani Birinci Dünya Savaşı patlak vermeden öncelerinde Yahudiler şimdi ki adı Filistin’in başkenti olan Kudüs’e göç ediyorlardı. Tarih şahittir Nazi Almanya’sının lideri Adolf Hitler Yahudi soykırımları ile tanınmış birisiydi. Fakat bir nevi Yahudilerin de propagandasını yapmıştı. Artık kimse Yahudilere kucak açmıyor ve neredeyse hedef tahtası yerine konuluyordu. İşte tam bu sıra 1914 senesinin öncesinde ve sonrasında Filistin Bölgesi’ne göç eden Yahudiler birlikte yaşam sürmekte, tüm Yahudilere seslenmekteydi. Tarih 1948 senesini gösterdiğinde ise İsrail Devleti resmen kuruluyordu.
Bahsettiğim gibi Yahudilerin yavaş yavaş Filistin’e göç etmesiyle beraber ilk tepkiyi veren Osmanlı İmparatorluğu altında yaşayan Filistin halkı olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu o yıllarda zaten harap ve bitap düştüğü için hangi güçle ve nasıl mücadele edebilirdi ki ? Ana mücadelenin esas tarihi 1948-1949 İsrail-Arap Savaşları olmuştur. Bu savaşta beş Arap ülkesi (Ürdün, Mısır, Suudi Arabistan, Lübnan, Suriye) İsrail’in 75.000 kişilik ordusuna mağlup olmuştur. Aslında emperyalistlerin desteği ile kazandıkları aşikar bir durum olsa da 5 Arap ülkesinin de başa çıkamaması trajikomik bir durumdur. İlk büyük tepkinin Arapların verdiğini ve başarısız olduğunu Filistin’in Kurtuluş Mücadelesi’nde ilk kurşunu sıkanlar o gün ki beş Arap ülkesi oldu.Öncelikle Filistin Kurtuluş Örgütü adında Arap ülkelerinin desteği ile bir örgüt kurulmuştur. Amaç Siyonist İsrail’i ortadan kaldırmaktı. Ama işler umulduğu gibi gitmeyecekti. Filistin Kurtuluş Örgütü’nü Filistinli mücadeleciler değil aksine çıkarları uğruna Arap devletleri kurup desteklemekteydi. Yapılan yardımlar, askeri eğitimler vb. unsurların verilmesine rağmen Arap ülkeleri bir şeyi görmüyordu, o da Filistin Kurtuluş Örgütü’nde mücadeleci, devrimci Filistinlilerin bulunmamasıydı. Filistin Kurtuluş Örgütü yine İsrail-Arap Savaşı’nın bittiği tarih 1967’den sonra çeşitli propagandalar yapmış ve bu propagandalarla etkili rol oynamıştır.Bir diğer örgütün adı El Fetih’tir. 1959 yılında kurulan direniş örgütü bir yıl geçtikten sonra İsrail’e karşı silahlı mücadeleye geçmiştir. Emperyalist Amerika’nın karakolu olan İsrail Karameh’te bulunan kamplara saldırı yapınca El Fetih örgütü büyük bir direniş örneği göstermiş ve büyük bir tokatı İsrail’e atmış oldu.Filistin halkı yıllardır onurlu direniş göstermekte ve tüm dünyaya örnek teşkil etmeye devam ediyor. Her gün evlatlarını bu onurlu mücadele şehit veren analar, parkta oynamak varken bombaların eşiğinde büyüyen bir gençlik ve bunlardan zevk alan bir İsrail Devleti. Durum gerçekten içler acısı tüm dünya buna sessiz kalmakta yetiniyor. Müslüman ülke olduğu iddia eden Araplar bile sessiz kalırken bu onurlu ve kurtuluş mücadelesine en büyük desteği yine tüm dünyanın devrimci kleridir.Tüm dünya suskun Filistin kan ağlıyor , burnun dibinde duran Arap devletleri halen emperyalist Amerika’nın uşaklığını yapıyor ve Filistin’e bir darbede sözde Müslüman olduğunu iddia eden devletler vuruyordu. Açın bakın Müslüman ülkeler ne kadar yardım etmiş ?
Diğer bir mücadeleci örgüt Hamas’tır. Hamas halen çalışmalarına devam etmektedir. Filistin Kurtuluş Örgütü’nün programlarını yetersiz gördü ve buna tepki olarak İsrail’e karşı silahlı mücadeleye geçti. Amaç hem Filistin’in tam bağımsızlığı hem de cihat olmuştur. Tabi böyle bir fikirde Arap yarımadasında çıkınca kitleleri peşinden sürüklemeye hemen başlamıştır.Bir diğer örgüt ise Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’dir. Adından da anlaşılacağı gibi Filistin’de gerilla savaşı vermekte olan örgüt. Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’nin İsrail’e yaptığı başarılı eylemler ve gerçekleştirdiği onurlu direniş ile Filistin’in kurtuluş mücadelesinin en büyük neferi olduğunu bir kez daha ispat etmiş oluyor ve tüm dünya şahit oluyordu. Bunu kimse asla unutmamalı ve tarih Filistin’in devrimci kurtuluş mücadelesine şahit olmalıdır. Bizler nasıl tam bağımsızlık uğruna ve tüm emperyalistleri ülkeden atmak için 19 Mayıs günü Milli Mücadele’yi başlatan Mustafa Kemal Atatürk’e ve onun devrimci mücadelesini örnek alıyorsak aynı şekilde bugün Filistin halkının devrimci mücadelesine kulak vermeliyiz. Son olarak mücadeleci örgüt verecek olursak o örgüt kesinlikle Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi’dir. Bu cephelere bizim gençliğimizden kimler katılmadı ki Denizler, Yusuflar ve birçok isim katıldı.
68 Hareketi Filistin’de!
Tüm dünya ülkeleri 1969 senelerinde suskun dururken yalnızca devrimciler Filistin için can alıp can veriyordu. Filistin’in onuru devrimci mücadeledir!
68 Hareketi o günlerde olan bitenleri yakından izlemekte ve tüm olaylardan haberdardır. İstanbul’da ki devrimciler bildiri yayımlayarak mücadeleyi yorumladı. Bildirinin özeti olarak aktaracağım yoksul Arap ülkelerinin ve saldırgan İsrail arasında ki çıkan savaşta haklıların bir an önce haklarını alıp barışı yeniden sağlaması gerektiğini söylerlerken savaşın uzaması halinde sömürgeciler petrolleri vakumlamaya devam ederken ve sizlere silah satarken emperyalist bir oyun olacağını ve bu savaşın kısa zamanda bitmesini söylemişlerdir. Tabi o sıralarda Ürdünlü, Filistinli gençler Türkiye’de üniversite okuyor ve savaş çıktığını öğrenir öğrenmez ülkelerine dönüyorlardı. Emperyalist Amerika’nın köpeği olan İsrail’in karşısına yalnızca Filistin halkı değil tüm dünyanın devrimcileri kafa tutacak ve izin vermeyecekti. Türkiye’nin büyük gençliğinden de katılanlar elbet olacaktı. Başta Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu’nun önderi Deniz Gezmiş. 1968 senesinde henüz 18 yaşında Abdülkadir Aygün Filistin’deydi, diğer yoldaşı Mustafa Çelik’te yanındaydı onlar ilk olmuşlardı ve ilk şehit Mustafa Çelik olmuştu.
Türk Solu dergisinin 13. sayısında Deniz Gezmiş’ in şu satırları vardır:
‘’ Az gelişmiş dünya halkları emperyalizme karşı bir savaş verirken gençlik bunun dışında kalamaz. Biz daima ezilenlerden yana olmak zorundayız. Eğer bizim kavgamız antiemperyalist kavganın paralelinde yürümez ise , ayaklarımız havada kalır. Devrimci gençlik, Amerikan emperyalizmine ve oportünizme karşı duran gençliktir. Onların görevi, sayısının azlığına , düşmanın çokluğuna bakmadan, Amerikan emperyalizmine karşı sonuna kadar dövüşmektir. O, en iyi biçimde karar veren ve uygulayandır. O, boş gecelerin değil, boylu boyunca ömrünü bu kava verendir. Yaşasın Bağımsızlık Savaşı Veren Dünya Halkları! Yaşasın Tam Bağımsız Türkiye! ‘’
Söylediği sözün arkasında duran Deniz Gezmiş 1969 Haziran’ında ailesine Kuşadası’na tatile gidiyorum diyerek arkadaşlarıyla yola çıkarlar.Suriye’de Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi üyesi Abu Süleyman ile tanışıp onların rehberi olurlar.
Şam’da örgüt kimlikleri verildi. Ardından Amman kampına katıldılar. Kuşadası kampından Amman kampı arasında uçurum olmalı ama Denizler büyük kavganın büyük gençliğiydi. Filistin’de yalnızca Filistin halkı ve bizim gençliğin neferleri değil tüm dünya milletlerinden devrimci görmek mümkündü. Filistin onurlu bir devrimci mücadele veriyordu ve tüm devrimci gençliği görmek Filistin’e ait bir başarıdır. Deniz Gezmiş ve arkadaşları burada gerilla eğitimleri alıyorlar ve bir devrimci olarak yetişiyorlardı.
68 Hareketi Tam Bağımsız Türkiye için emperyalistlere karşı mücadele edilmesi gerektiğini her fırsatta dile getiriyordu. 68. Hareketi’nde bulunanlar bizlere Mustafa Kemal’e sahip çıkmayı öğrettiler tıpkı Deniz’in 31 Ekim’de Samsun’da Mustafa Kemal Yürüyüşü ’nü başlatması ya da 1966 yılında bir gericinin Atatürk büstüne saldırmasından sonra SBF Fikir Kulübü Başkanı Mahir Çayan ve tüm Atatürkçü gençlik ‘’Atatürk’e Bağlılık’’ nöbeti tutmaları bunlara verilecek en güzel örnektir. Verdikleri haklı kavganın şuurunda olan bizler bugün Tam Bağımsız Türkiye! Diye haykırmaktayız ve haykırmaya devam edeceğiz. Bugün bizler bu değerlere sahip çıkacak olan nesiliz, bizler Atatürk’ün ümidi olan ve irticaya kafa tutan son gençleriz. O gün Filistin’de emperyalizme ve Siyonistlere kafa tutan gençlik yine bizim gençliğimizdi,68. Kuşağı’ydı onlar. Ülkeden emperyalist kovaladılar ve bize İngilizce üç kelime öğrettiler Yankee Go Home!
Bora Gözen ve Arkadaşları Şehit Edildi:
Bora Gözen ve arkadaşları haince şehit edilişinin 45. Yılındayız.
Saat 01.00 sularında İsrail Deniz Donanması’ndan topçu atışları geliyordu Bora Gözen ve arkadaşlarının kaldığı Nahr El Bared kampıydı. Gece saatinde deniz kıyısında nöbette Ali Kiraz’daydı. Her yer sessiz ve sakin denizin huzuru ve gecenin güzelliği üzerindeydi. Lakin donanmanın ateşi başlayana kadar. Havan topları yağmur gibi üzerlerine yağıyordu silahsızdılar yalnızca ellerinde 4 tane uzun menzilli silah ve bir adet mitralyöz vardı. Mitralyöz o esnada kurulamadı ve İsrail askerleri karaya inmiş ve bu seferde kurşun yağdırmaya başlamışlardı. İki gün içinde ayrılacaklardı fakat İsrail yerlerini nasıl öğrenmişti? Yalnızca bu İsrail askerleri Türk kamplarını değil Filistin mülteci kampını da ateş hattına almış ve her yer bir anda kıyamet yerine dönüşmüştü. Bora Gözen ve şehit edilen arkadaşlarının çoğu Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi mensubuydu. Bora Gözen ve yedi yoldaşı şehit düşmüştü yalnızca iki kişi sağ kurtulmuştu Faik Bulut esir alındı ve 7 yıl 2 ay İsrail hapishanelerinde işkencelere maruz kaldı. Mossad’ın yaptığı operasyonda kampın sorumlusu Bora Gözen daha 30 yaşında bir devrimciydi.
Bora Gözen ve 7 arkadaşının şehit edilişi Türk devrimcilerin derin bir yarası olmuştu ama onların tek istedikleri şey Filistin halkının kurtuluşuydu.
Yaşasın Tam Bağımsız ve Gerçekten Demokratik Türkiye!
贊助
VictorJara評論 (0)