Опубліковано в державі Denmark - Соціальна взаємодія та розваги - 07 Jul 2017 13:54 - 9
Önceki Bölümler:
Fi Dizisi Figüranlığı
İtirafçı Vampir
Görünmez Görücü
Özet: Merdo (ben) 12 saattir tanıdığı kızla türlü yöntemler kullanarak Moda Sahilinde fakbadiliğe adım atar. Bu yolda vücudunun tüm memeleri rahatsız edilmiş, mahremiyetine saldırı girişimlerinde bulunulmuştur. Son olarak aldığı haberden dolayı ne kadar çağdaş bir insan da olsa Sarı Dilberin güzelliğine kapılarak yarım saatte Bursa yoluna çıkmıştır.
Episode: IV (Final)
Liselinin Dönüşü
İnsan her ne kadar yaptığı hatalardan ders çıkarsa da aynı olay başına zilyon kez gelse yine aynı hataya düşmekten zevk alıyor. Benim de liseli ruhum tekrar güzel bir kızın içine düşebilmek için Bursaya fırlatılmaktaydı. İçine düşmekle içine girmek arasında o kadar büyük fark vardı ki, o arada paralel evrenler dahi bulabilirdiniz.
Bursaya vardığımda ne fakbadilik düşünebiliyordum ne de biseksüelite, evlenilecek adam kıvamına gelmiştim, yani beynim durmuştu. Ertesi gün buluşabileceğimizi söyledi Dilber. Hiç vakit kaybetmeden duşa girdim, tüm gözeneklerimi açtım, vücudumdaki kırmızılıkların geçmesi bir buçuk saat sürdü. Kişisel bakımımı tamamladığımda akşam olmuştu. Hafif bir şeyler yiyip uyumaya çalıştım, tabii olmuyordu. Balkonda 6 sigara, mutfakta bardak süt içtim, yatakta ise tam bir fecaattim. Darısı Dilberin başına.
Saat üçte olan buluşmaya dokuzda kalkarak son rötuşları tamamlıyordum. Hayatımda her şey saat üç sularında olup bitiyordu, bense geceleri zipindirik hayaller kuruyordum umutsuz ve hüzünbaz. Daha bir gün önce adeta bir alfa erkeği olan, dişisini pençeleriyle kavramış bir sırtlan misali öpücükler konduran ve bolca ısırılan ben; şimdi annemden nasihatler alıyordum. Kendimi, tuvalette sçıp sçıp sonra annesine BİTTİİİ! diye bağıran veletler gibi hissettim. Hızla evden çıktım.
Buluşacağımız kafe, benim arada bir çalıştığım, sahibiyle aramın iyi olduğu bir yerdi. Tabii ben liseli ruhuma tekrar kavuştuğum için kafeye bir saat önce gittim. Oturulabilecek en güzel masayı seçtim, yanımda getirdiğim kitabı (yanımda her daim kitap olur ;)) ) okumaya koyuldum. Tabii yalandan okuyorum. 15 dakikada üç sayfa okuyabilmiştim. Amacım, geldiğinde elimde Oblomovu görsün. Oradan primimi yapayım ve hakem top mu kale mi sorusunu bana sorsun ki tavlamam kolaylaşsındı. Tüm bu şark çakallıkları içinde bir hanımefendi geldi ve bir şey rica edebilir miyim, dedi. Tabii buyrun, oturunuz dedim.
Aldı sazı eline: Biz dedi otizmli çocuklara yardım yapan bir derneğiz. Ancak para talep eden bir yapımız yok. Amacımız farkındalık oluşturmak. Eğer sizin için bir mahsuru yoksa size birkaç soru sormak ve cevaplarınızı kaydedip yuutuba koymak isterim.
Neden olmasın dedim, buyrun başlayalım. İki soru sordu, biri otizm nedir, diğeri ne yapmalı.
Otizmi bildiğim kadar kısaca tanımladım ve sırtımı eleştiri duvarına dayayıp karşıma toplumu aldım, 4-5 dakikalık muazzam bir söylev çektim. Diğer müşteriler, kayda alan kadın, kafenin sahibesi Aslı Abla hepsi beni tebrik etti. Çok iyiydi be, işte böyle olur bu işler, iyi cügel attın babalık tarzından laflarla şişirdiler beni. Sonra Aslı Abla da aynı soruları cevapladı, onun 15 saniyelik cevaplarını dinleyince bu övgüleri ne denli hak ettiğimi iyice anlamış oldum.
Sonunda beklenen an gelmişti. Sarı Dilber kapıdan girdi. Ayağında uzun etek, dalga dalga saçları. Bu kız dedim benimle evlensin, yemin ediyorum ilk dört yıl cıngıllamadan durma iradesini gösteririm.
-Merhaba, merdo ben.
-Merhaba merdo, Sarı ben de. Memnun oldum.
Oturduk, konuştuk, iyiyden iyiye tanıştık. Kah güldük kah mutlu anıların hüznüne kapıldık. Fırsat dedim bu fırsat, şu oyunumu okutayım telefondan. Oyunumun konusu, uzayda geçen efsanevi bir aşk, fütüristik bir tiyatro başyapıtı olarak görüyordum onu şimdiden. Verdim telefonumu, sen okuyadur ben bir lavaboya gideyim dedim. Giderken Aslı Abla nasıl gidiyor dercesine bir hareket yaptı, işi yoluna koymak üzereyim dercesine bir hareket yaptım ben de, yanlış anladı fakat uzatmak istemedim. İşedim, bıyıklarımı düzelttim, bakış ve gülüş çalışıp çıktım. Ama az önce fıkır fıkır konuştuğumuz masa bomboştu. Telefonu mu çaldı lan yoksa diye işkillendim, baktım yerde duruyor. Ne oldu abla dedim, telefonunda gördüğü bir şey ona çok koydu sanırım gibi bir işaret yaptı ya da ben yanlış anladım.
Aldım telefonu elime, kilidi açtım ve karşıma direkt müthiş bir vücut çıktı, kafası olmayan. Siyah iç çamaşırlarının içindeydi bu nadide parça. Geri bastım ve baktım ki bu mesaj Balerindendi. Hay dedim senin zamanlamanı da benim kulak mememi de. Her şey silsile halinde olup bitmiş, onlarca paralel evrenim, doğmamış tatlı çocuklarım yok olup gitmişti. Balerin bu fotoğrafı, ne zaman geleceksin özledim bile, notuyla yollamıştı. Bilmiyorum, ne zaman geleyim diye kuru kuru bir mesaj çektim tüm yıkık halime rağmen. Çevrimiçiydi ancak mesajımı birkaç dakika okumadı, hey! dedim. Bu kez cevapladı, ben onu Boraya atacaktım ya özür dilerim. Bir sigara yaktım.
Birkaç gün sonra intihar etmemeye karar vermiştim. O günden kalan tek güzel şey, röportaja benzer bir olayda verdiğim cevaplardı sanırım. Dur dedim yuutuba bakayım nasıl çıkmışım. Video yeni yüklenmişti, 25 dakika. Açtım izlemeye başladım, birçok insanla olan görüşmeleri montelemişlerdi birbirine. Hepsini tek tek dinliyorum, tırt buluyorum, kendimi bekliyorum ekranda. Son olarak Aslı Ablanın kupkuru 15 saniyelik cevabını izledim ve video bitti. Ben yoktum. Bir sigara yaktım.
BİTTİ.
Teşekkürü borç biliriz...
Fi Dizisi Figüranlığı
İtirafçı Vampir
Görünmez Görücü
Özet: Merdo (ben) 12 saattir tanıdığı kızla türlü yöntemler kullanarak Moda Sahilinde fakbadiliğe adım atar. Bu yolda vücudunun tüm memeleri rahatsız edilmiş, mahremiyetine saldırı girişimlerinde bulunulmuştur. Son olarak aldığı haberden dolayı ne kadar çağdaş bir insan da olsa Sarı Dilberin güzelliğine kapılarak yarım saatte Bursa yoluna çıkmıştır.
Episode: IV (Final)
Liselinin Dönüşü
İnsan her ne kadar yaptığı hatalardan ders çıkarsa da aynı olay başına zilyon kez gelse yine aynı hataya düşmekten zevk alıyor. Benim de liseli ruhum tekrar güzel bir kızın içine düşebilmek için Bursaya fırlatılmaktaydı. İçine düşmekle içine girmek arasında o kadar büyük fark vardı ki, o arada paralel evrenler dahi bulabilirdiniz.
Bursaya vardığımda ne fakbadilik düşünebiliyordum ne de biseksüelite, evlenilecek adam kıvamına gelmiştim, yani beynim durmuştu. Ertesi gün buluşabileceğimizi söyledi Dilber. Hiç vakit kaybetmeden duşa girdim, tüm gözeneklerimi açtım, vücudumdaki kırmızılıkların geçmesi bir buçuk saat sürdü. Kişisel bakımımı tamamladığımda akşam olmuştu. Hafif bir şeyler yiyip uyumaya çalıştım, tabii olmuyordu. Balkonda 6 sigara, mutfakta bardak süt içtim, yatakta ise tam bir fecaattim. Darısı Dilberin başına.
Saat üçte olan buluşmaya dokuzda kalkarak son rötuşları tamamlıyordum. Hayatımda her şey saat üç sularında olup bitiyordu, bense geceleri zipindirik hayaller kuruyordum umutsuz ve hüzünbaz. Daha bir gün önce adeta bir alfa erkeği olan, dişisini pençeleriyle kavramış bir sırtlan misali öpücükler konduran ve bolca ısırılan ben; şimdi annemden nasihatler alıyordum. Kendimi, tuvalette sçıp sçıp sonra annesine BİTTİİİ! diye bağıran veletler gibi hissettim. Hızla evden çıktım.
Buluşacağımız kafe, benim arada bir çalıştığım, sahibiyle aramın iyi olduğu bir yerdi. Tabii ben liseli ruhuma tekrar kavuştuğum için kafeye bir saat önce gittim. Oturulabilecek en güzel masayı seçtim, yanımda getirdiğim kitabı (yanımda her daim kitap olur ;)) ) okumaya koyuldum. Tabii yalandan okuyorum. 15 dakikada üç sayfa okuyabilmiştim. Amacım, geldiğinde elimde Oblomovu görsün. Oradan primimi yapayım ve hakem top mu kale mi sorusunu bana sorsun ki tavlamam kolaylaşsındı. Tüm bu şark çakallıkları içinde bir hanımefendi geldi ve bir şey rica edebilir miyim, dedi. Tabii buyrun, oturunuz dedim.
Aldı sazı eline: Biz dedi otizmli çocuklara yardım yapan bir derneğiz. Ancak para talep eden bir yapımız yok. Amacımız farkındalık oluşturmak. Eğer sizin için bir mahsuru yoksa size birkaç soru sormak ve cevaplarınızı kaydedip yuutuba koymak isterim.
Neden olmasın dedim, buyrun başlayalım. İki soru sordu, biri otizm nedir, diğeri ne yapmalı.
Otizmi bildiğim kadar kısaca tanımladım ve sırtımı eleştiri duvarına dayayıp karşıma toplumu aldım, 4-5 dakikalık muazzam bir söylev çektim. Diğer müşteriler, kayda alan kadın, kafenin sahibesi Aslı Abla hepsi beni tebrik etti. Çok iyiydi be, işte böyle olur bu işler, iyi cügel attın babalık tarzından laflarla şişirdiler beni. Sonra Aslı Abla da aynı soruları cevapladı, onun 15 saniyelik cevaplarını dinleyince bu övgüleri ne denli hak ettiğimi iyice anlamış oldum.
Sonunda beklenen an gelmişti. Sarı Dilber kapıdan girdi. Ayağında uzun etek, dalga dalga saçları. Bu kız dedim benimle evlensin, yemin ediyorum ilk dört yıl cıngıllamadan durma iradesini gösteririm.
-Merhaba, merdo ben.
-Merhaba merdo, Sarı ben de. Memnun oldum.
Oturduk, konuştuk, iyiyden iyiye tanıştık. Kah güldük kah mutlu anıların hüznüne kapıldık. Fırsat dedim bu fırsat, şu oyunumu okutayım telefondan. Oyunumun konusu, uzayda geçen efsanevi bir aşk, fütüristik bir tiyatro başyapıtı olarak görüyordum onu şimdiden. Verdim telefonumu, sen okuyadur ben bir lavaboya gideyim dedim. Giderken Aslı Abla nasıl gidiyor dercesine bir hareket yaptı, işi yoluna koymak üzereyim dercesine bir hareket yaptım ben de, yanlış anladı fakat uzatmak istemedim. İşedim, bıyıklarımı düzelttim, bakış ve gülüş çalışıp çıktım. Ama az önce fıkır fıkır konuştuğumuz masa bomboştu. Telefonu mu çaldı lan yoksa diye işkillendim, baktım yerde duruyor. Ne oldu abla dedim, telefonunda gördüğü bir şey ona çok koydu sanırım gibi bir işaret yaptı ya da ben yanlış anladım.
Aldım telefonu elime, kilidi açtım ve karşıma direkt müthiş bir vücut çıktı, kafası olmayan. Siyah iç çamaşırlarının içindeydi bu nadide parça. Geri bastım ve baktım ki bu mesaj Balerindendi. Hay dedim senin zamanlamanı da benim kulak mememi de. Her şey silsile halinde olup bitmiş, onlarca paralel evrenim, doğmamış tatlı çocuklarım yok olup gitmişti. Balerin bu fotoğrafı, ne zaman geleceksin özledim bile, notuyla yollamıştı. Bilmiyorum, ne zaman geleyim diye kuru kuru bir mesaj çektim tüm yıkık halime rağmen. Çevrimiçiydi ancak mesajımı birkaç dakika okumadı, hey! dedim. Bu kez cevapladı, ben onu Boraya atacaktım ya özür dilerim. Bir sigara yaktım.
Birkaç gün sonra intihar etmemeye karar vermiştim. O günden kalan tek güzel şey, röportaja benzer bir olayda verdiğim cevaplardı sanırım. Dur dedim yuutuba bakayım nasıl çıkmışım. Video yeni yüklenmişti, 25 dakika. Açtım izlemeye başladım, birçok insanla olan görüşmeleri montelemişlerdi birbirine. Hepsini tek tek dinliyorum, tırt buluyorum, kendimi bekliyorum ekranda. Son olarak Aslı Ablanın kupkuru 15 saniyelik cevabını izledim ve video bitti. Ben yoktum. Bir sigara yaktım.
BİTTİ.
Teşekkürü borç biliriz...
Винагородити
Gandalf the WhiteYamtar TКоментарі (9)
pirinç
böyle finalmi olur len mq ağladım
Az kalktı
vay benim kadersiz merdom
ayrı bir renk katıyosun oyuna merdo, emrah serbes havası seziyorum biraz sende. tabi biraz daha erotik yazan versiyonu
v bir sigara daha yaktım
emrahın kendine fikir kotardığı adamdan ben de etkilendim sultan. Louis Ferdinand Celine
üzdün
sari dilber sana bi cingil borclu merdo. yok boraya atacakmis bilmem ne